ESERLER

ÇIKTI!



Mustafa Zeki ÇIRAKLI, Hece, Ankara, 2015.



Bilinçli Yazarın Roman Üzerine Görüşlerine Dair Alçakgönüllü Bir Deneme

Mustafa Zeki ÇIRAKLI, Serander, Trabzon, 2015.



Mustafa Zeki ÇIRAKLI, Hece Yayınları, Ankara, 400sf., 2013.


Mustafa Zeki ÇIRAKLI,
VDM Publishing, Saarbrücken, 2010, 188 pages. [ENN Publication List 2010 Germany/Turkey]

(7) OKUMA ALEGORiLERi (Rousseau, Nietzsche, Rilke ve Proust'ta Figürel Dil) Paul de MAN, Çev. Mustafa Zeki ÇIRAKLI, PARADIGMA YAYINLARI, 2009, 356 syf.


Bütün dünyada onbinlerce edebiyat sever tarafından ziyaret edilmiş olan bu platformda şu ana kadar eklenmiş olan "makaleler"e en son çalışmalarımız da eklenerek blog'umuz zenginleştirilecektir. Blog'umuz'un en son güncellenmiş hali ve İngilizce versiyonu çok yakında erişime açılacaktır. İlginize teşekkür ederiz.

T.S. Eliot: Yeni Dünya'dan Eski Ada'ya

Yeni Dünya'dan Eski Ada'ya

T.S. Eliot Amerika'dan İngiltere'ye Niçin Göç Etmişti?

M. Zeki Çıraklı 04.04.05

Benim yaptığım bir kaçış değil bir arayıştır

Yakalanmaktan korkmak değil, gözlemektir

Kaçar gibi görünür,

Sahteliklerin dünyasında

Farklı bir tarafa yönelen kişi

The Family Reunion1

Uzun zaman önce, 1965’te, aramızdan ayrılan büyük İngiliz şair ve düşünür T.S. Eliot’ın sıra dışı yaşam öyküsü onu en az yapıtları kadar ilginç kılmıştır.

Bu sıra dışılıklardan biri de kuşkusuz onun diğer insanların aksine Avrupa’dan Amerika’ya değil, Amerika’dan Avrupa’ya göç etmesidir.

***

Amerika’nın New England bölgesinde yer alan Missouri Eyaleti’nin St. Louis şehrinde 1888’de doğan Thomas Stearns Eliot oldukça kültürlü, iyi eğitimli bir ailenin çocuğuydu.

Nitekim, bugünkü Amerika’nın temelini atan eğitimli insan kadrosu ülkenin kuzeydoğusundaki New England civarına göç etmiş olan Protestanların çocuklarıydı.

Bu insanlar Amerika’nın kurucu iradesini şekillendiren değerlerin kaynağı durumundaydılar.

Eliot işte bu ailelerden birine mensuptu.

Sahip olduğu aileden gelme prestijinin yanında aklı ve zekası da yardım edince kendini genç yaşta Harward’da buldu.

Çok değerli hocalarla, örneğin İrwing Babbitt gibi filozoflarla çalışma olanağı yakaladı.

Sonra…

***

Sonra Eliot’ı Avrupa’da görüyoruz.

Kah Fransa’da, kah Almanya’da, kah İngiltere’de; ama Avrupa’da.

Eliot’ı Avrupa’ya çeken neydi?

Kariyer mi, para mı, prestij mi?

Amerika Avrupa’ya kıyasla bu üçünü daha fazla verebilecek imkana sahip değil miydi?

İmkanlar ve fırsatlar ülkesi Amerika’yı bırakıp geçimini temin etmek için Londra’da bir bankada çalışması, ya da öğretmenlik yapması şaşırtıcı değil midir?

İstese Harward’da hocalık yapamaz mıydı?

Bunları düşündükçe başlıktaki sorumuz daha bir anlam kazanıyor:

T.S. Eliot İngiltere’ye neden göç etmiş olabilir?

***

20. asrın kuşkusuz en büyük şair ve düşünürlerinden olan Eliot, ömrü boyunca klasik batı kültürünü çağdaş imkanlar içinde, yeni üsluplar deneyerek ama köklerinden asla koparmaksızın yeniden üretmenin gerekliliğini savundu.

Avrupa onun için sadece bir coğrafi kıta değil, kültür atlasındaki en hayati yerdi.

Eliot için Avrupa ete kemiğe bürünmüş çok yaşlı bir bilge ya da her an gelişmeye devam eden, kökleriyse çok derinde büyük bir çınardı.

Tradition and Individual Talent (Gelenek ve Bireysel Yaratıcılık)2 adlı ünlü makalesinde bu anlayışını edebiyat eleştirisine de uyguladı.

O’na göre bir sanat eserinin büyüklüğü hem geleneği hem de bireysel yaratıcılığı barındırabilme gücünde aranmalıydı.

O’nun gözünde Avrupa, bireysel kimliğini oluşturan her şey, kültürünün kaynağı, medeniyet perspektifinin merkezi noktası ve tüm tarihiyle canlı bir organizmaydı.

İnsanları ve toplumları, ta eski Yunan’dan bu güne hem bu batı geleneğini yapan, hem de bizzat bu gelenek tarafından şekillenen/yaratılan unsurlar olarak gördü Eliot.

Kendini yaratan bu gelenekle Amerikan Rüyası dedikleri efsundan uzakta daha dolaysız irtibat kurmaya çalışması, -fiziksel olarak çekici olmasa da- o iklimi yakından solumak için yaşam çizgisini değiştirmesi, tarihi dokuyla temas edebilmek için asıl yurdu kabul ettiği Avrupa’ya koşması bundandı.

Avrupa’da doğmasa da o tam bir Avrupa’lıydı.

Lafın kısası bizim tabirimizle o bir “eve dönen adamdı.”2

***

O’nun farkı evden ayrılıp gitme ve tekrar geri dönme gibi bir durumunun olmamasıydı.

Doğduğunda dedeleri Amerika’ya çoktan yerleşmiş durumdalardı.

Ülkenin aydın kesimine mensuptular ve kendilerini “ev”lerinde hissetmemeleri için “görünür” bir sebep yoktu.

***

Ama Eliot görüntülerin adamı değildi.

Pek kimsenin görmediği gizli bir yabancılık/köksüzlük/yapaylık buldu bu ülkede ve sadece Amerika’yı değil, ailesinden tevarüs ettiği Uniteryanlık (Protestanlık’ın bir kolu) mezhebini de terk ederek yöneldi kadim Avrupa kültürüne.

Çünkü Eliot’a göre insan kendinin evrendeki ve tarihteki yerini tutarlı bir şekilde tanımlayamadığında huzurlu olamazdı.

Second Thoughts About Humanism (Hümanizme Dair Farklı Düşünceler adlı makalesinde belirttiği gibi, yanlış bir hümanizm anlayışının şekillendirdiği seküler bir evrende insan her şeyin merkezi olmuştu.

Eliot bunun insanı ne büyük bir “yalnızlığa” iteceğini ve tersine insanı hırçınlaştıracağını bilmekteydi, yıllar sonra büyük filozof Heidegger ve psikolog Lacan’ın da itiraf ettiği gibi.

Anglikan kilisesinin6 kutsalı çok daha fazla vurgulayan kozmolojisinde ontolojik (varoluşsal) bir özgüven bulması büyük ölçüde bundandı.

Evrendeki yerini yadsımıyordu artık.

Tarihsel anlamda ise kökleri çok derinlerdeki bir çınara aşılanmayı tercih etti Eliot.

Kişisel tarihini kendisi için muhteşem ve görkemli olan batı tarih ve kültürüne “uladı.”

Bu yüzden, Eliot’ın tarihin akışı içindeki yerini tayin edip, uzak ve yakın ruh akrabalıklarını belirleyememiş insanı salt varoluş sıçramasını yapabileceği “zemin”den yoksun bulması anlamlıdır.

***

Günübirlik yaşayan, kendini büyük bir geleneğe ve tarihe ulayamayan insan ve topluluklar özgüven eksikliği yaşar, aidiyet hissini yitirir, ferdiyet geliştiremez ve eyleme geçemezler.

Bunlar sonbaharda rüzgarlara kapılıp çınardan kopan yapraklardır, sararıp dökülecekler, ve toprağa karışıp yok olup gideceklerdir.

***

İnsan evrendeki ve tarihteki yerini doğru tanımlayamadıktan sonra keşke toprak olsa!

______________

Notlar ve Referanslar:

1 Yazının girişindeki bu satırlar (prolog) Eliot’ın koşuklu bir oyunundan alınmış ve tarafımdan çevrilmiştir.

2 Eliot, T.S. “Tradition and Individual Talent” in Selected Essays (London: Faber&Faber) 1969.

3 Bilindiği üzere, bizde de özellikle Yahya Kemal bu sıfatla anılmaktadır.

Kendi kültüründen uzun süre ayrı kalan Yahya Kemal’in yıllar sonra Süleymaniye’de Bayram Sabahı adlı eserini yazmasına değin uzanan macerası ve kendi toprağıyla barışma serüveni başka bir yazının konusu olabilecek kadar ilgi çekicidir.

4 Eliot, T.S. “Second Thoughts About Humanism” in The Sacred Wood (London : Methuen Co. Ltd.) 1960.

5 Eliot’ın yaşam öyküsü için bkz. Ackroyd, Peter. T:S:Eliot (London: Penguin) 1993.

6 İnsanlar mezhep değiştirip Protestan olurken, Eliot Protestanlıktan çıkıp görece daha “tutucu”olarak kabul edilen Anglikan mezhebine girmiştir.

No comments:

Post a Comment