ESERLER

ÇIKTI!



Mustafa Zeki ÇIRAKLI, Hece, Ankara, 2015.



Bilinçli Yazarın Roman Üzerine Görüşlerine Dair Alçakgönüllü Bir Deneme

Mustafa Zeki ÇIRAKLI, Serander, Trabzon, 2015.



Mustafa Zeki ÇIRAKLI, Hece Yayınları, Ankara, 400sf., 2013.


Mustafa Zeki ÇIRAKLI,
VDM Publishing, Saarbrücken, 2010, 188 pages. [ENN Publication List 2010 Germany/Turkey]

(7) OKUMA ALEGORiLERi (Rousseau, Nietzsche, Rilke ve Proust'ta Figürel Dil) Paul de MAN, Çev. Mustafa Zeki ÇIRAKLI, PARADIGMA YAYINLARI, 2009, 356 syf.


Bütün dünyada onbinlerce edebiyat sever tarafından ziyaret edilmiş olan bu platformda şu ana kadar eklenmiş olan "makaleler"e en son çalışmalarımız da eklenerek blog'umuz zenginleştirilecektir. Blog'umuz'un en son güncellenmiş hali ve İngilizce versiyonu çok yakında erişime açılacaktır. İlginize teşekkür ederiz.

Arkakapak Yazıları-1

Mustafa Zeki Çıraklı


Thomas Mann’ın kendi otobiyoğrafisini yazarken söylediği gibi, Yusuf ve Kardeşleri (Joseph und seine Brüder) onun yazarlık serüveni içinde gerek biçim gerekse tema yönünden önemli farklılık arzeder. Bu romanı planlarken amacı, burjuva bireyinin sorunlu dünyasından, geçmişin “mitolojik” evrenine girmeyi başarmaktır. Bunu kutsal metinlerdeki bir kıssadan (Biblical story) hareketle yapmayı dener. Mann, Doktor Faustus’u yazdığında Alman ruhunun derinliklerine inmişti. Bu kez Tanrı’nın seçilmiş insanlarının nezdinde tüm insanoğlunun aşkın ve içkin kozmosunda dolaşıyor.

Kitabın yazım aşamasında Mann’ın 1930’daki Filistin ve Mısır’a bir yolculuk yaptığı biliniyor. Onun bu ünlü dörtlemesi, modern okur için fiziksel olmasa da yarattığı mitik atmosferle, farklı bir seyahatin kapılarını aralıyor. Yer yer yüzlerce sayfa süren aşkın bir lirisizm insanı alıp götürse de, karakterlere geleneksel anlatılarda alışık olmadığımız derin insan nitelikleri kazandırılmış. Bu sayede mitik ve basma kalıp insan tiplemesi, modern okurun aşina olduğu bir duygudaşlık boyutu yakalıyor. Ama sakın Mann’ın karakterlerinin modern handikapların çerçevesine sıkışıp kalmış, klişe bir bunalım, yanlızlık ve parçalanmışlıkla malül yitik tipler olduğu sanılmasın. Herşeye rağmen insanüstü bir çekinme ve saygı mesafesinden izlettiriyorlar kendilerini.

Mann’ın bu uzun soluklu romanı, okur için salt bir “anlatı” deneyimi sunmakla kalmıyor, enfes bir “anlatım” ile okuru büyülüyor. Kimilerinin Shakespeare’den bu yana yaratılmış en etkileyici dilin bu dörtlemede karşımıza çıktığını iddia etmeleri boşuna değil. Çoğu sayfanın tekrar tekrar kendini okutturuyor olması bunun bir göstergesi. Ayrıca bu sebeple, bir çok kişinin, bildik bir hikayenin bu derece tazelik ve yaratıcılıkla yeniden anlatılabilmiş olmasını, “öyküleme sanatı”nın ölmediğinin kanıtı olarak görmesi bundan.

Felsefi bir derinlik ve dil güzelliğinin birbirlerinin ayaklarına hiç basmadan dans ettikleri bu şaheser sizi, bir eleştirmenin tabiriyle, “mitin ruhu”na ve “ruhun miti”ne davet ediyor.

No comments:

Post a Comment